Birinci İnönü Muharebesi
Birinci İnönü Muharebesi | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
TBMM Hükümeti Ordusu | |||||||
Kumandanlar | |||||||
General Papulas | Albay İsmet (İnönü) |
15 Mayıs 1919'da İzmir'i işgal eden Yunanlılar, ileri hareketa devamla Milne Hattı olarak ifade edilen Ayvalık- Soma-Akhisar-Aydın hattına ulaştılar. 22 Haziran 1920'de iki koldan tekrar ileri harekata geçen Yunanlılar, Kuzey Grubu ile 30 Haziran 1920'de Balıkesir; 8 Temmuz 1920'de Bursa'yı işgal ettiler. Salihli- Afyon istikametinde ilerleyen Güney Grubu ise, 29 Ağustos 1920'da Uşak bölgesini ele geçirdi.
6 Ocak 1921 tarihine kadar Uşak ve Bursa bölgesinde hazırlıklarını sürdüren Yunanlılar, Türk-Batı Cephesi birliklerinin Etem Kuvvetlerinin Tenkili harekatı ile meşgul olmasından da faydalanarak, İnönü-Eskişehir istikametinde taarruza başladılar.
Yunanlıların iki tümen kadar kuvvetle Bursa-İnönü istikametinde başlattıkları taarruzları, Aksu-Dimboz hattından itibaren takviyeli 24 ncü Tümen tarafından karşılandı.
6-10 Ocak 1921 tarihleri arasındaki muharebeler, örtme ve emniyet kuvvetleri harekatı şeklinde cereyan etti. 10 Ocak 1921'de İnönü mevzileri bölgesinde icra edilen muharebeleri kaybeden Yunan birlikleri tekrar ilk çıkış arazisi olan Bursa bölgesine geri çekildiler.
Birinci İnönü Muharebesinin en önemli sonucu Ankara Hükümetinin 21 Ocak 1912'de toplanan Londra Konferansına davet edilmesidir.
İkinci İnönü Muharebesi
İkinci İnönü Muharebesi | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
TBMM Hükümeti Ordusu | |||||||
Kumandanlar | |||||||
General Papulas | Tuğgeneral İsmet (İnönü) |
Birinci İnönü Muharebesinden mağlup olarak Bursa bölgesine çekilen 3ncü ve Uşak bölgesinde bulunan 1nci Yunan Kolorduları, Türk Kuvvetlerinin kuvvetlenmesine imkan vermeden imhasını sağlamak; Eskişehir ve Afyon stratejik bölgesini ele geçirmek, Sevr Antlaşması hükümlerini zorla Milli Hükümete kabul ettirmek maksadıyla 23 Mart 1921 günü ileri harekata geçen Yunanlılar, Londra konferansına gitmek için hazırlanan Türk temsilcileri daha yoldayken, tüm barış kapılarını kapayıp, biri Afyonkarahisar diğeri Eskişehir istikametinde iki koldan saldırıyı başlattılar.
Yunan ordusu bütün cephelerde 23 mart 1921 tarihinde toplam 40.000 tüfek, 370 ağır makineli tüfek 114 top ve 1.200 suvariden oluşan ordusuyla tarruza geçmişti.Türk ordusunun silahlı kuvvetleri ise 24.000 tüfek, 214 ağır makineli tüfek, 4.900 süvari ve 144 toptan oluşmuştu.
Batı Cephesi komutanı Albay İsmet komutasındaki Türk kuvvetleri, karargahı Eskişehir'de olmak üzere, güneyden kuzeye 11, 24, 61nci Piyade Tümenleri birinci hatta; 3ncü Piyade Tümeni ve 1nci Süvari Tugayı örtme görevini müteakip ihtiyatta olacak şekilde, İnönü mevzilerinde savunma için tertiplendi.
24 Mart'ta Dumlupınar, 27 Mart'ta da Afyon düştü. Eskişehir yönünde gelişen Yunan saldırısı ise Birinci İnönü Muharebesi'nde takip edilen yoldan ilerlemekteydi. İnönü mevkiindeki çatışmalar 27 Mart sabahı başladı. Yunan ordusu etkili taaruzlar yapmışsa da Türk ordusunun beklenmedik başarılı karşı taarruzu üzerine geri çekilmek zorunda kaldı. Yunan ordusu bu çekilişi sırasında Türk süvarileri ısrarlı takipleri sonucunda ağır kayıplar vermiştir. Buna karşılık Yunan ordusunun güney cephesinde yaptığı taarruz gelişme göstermiş, Afyonu işgal eden Yunan kuvvetleri Çay-Bolvadin hattına kadar ilerlemişlerdi.Ancak Yunan birlikleri İnönü cephesindeki savaşı kaybedince güneyde Afyon'un batısına kadar çekilmek durumunda kaldılar.
Sonrasında Güney cephesi Türk birliklerinin 8-12 Nisan günlerinde Aslıhanlardaki Yunan kuvvetlerine karşı yaptıkları taarruzlar sonuç vermemiş, Yunanlılar Dumlupınar mevzilerinki konumlarını sağlamlaştırmışlardır.
Kütahya-Eskişehir Muharebeleri
Kütahya-Eskişehir Muharebeleri | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
TBMM Hükümeti Ordusu | |||||||
Kumandanlar | |||||||
General Papulas | Tuğgeneral İsmet (İnönü) |
Yunanlılar, Aslıhanlar ve Dumlupınar Muharebeleri ile Kütahya-Eskişehir Muharebeleri arasındaki üç aylık zaman içinde, Anadolu'daki kuvvetlerini 11 tümene çıkartarak daha da güçlenmiş bir durumda 10 Temmuz 1921'de Bursa-Eskişehir; Bursa-Tavşanlı-Kütahya; Uşak-Dumlupınar-Seyitgazi istikametlerinde üç ayrı koldan taarruza geçtiler. 1, 3, 4 ve 12 nci Gruplar ile bir Mürettep Kolordu olmak üzere; 20 tümen ve 4 sv. tümeninden oluşan Türk Kuvvetleri ise İnönü-Kütahya-Döğer mevzilerinde savunma için tertiplenmişlerdi. Türk Ordusu'nun imha edilmesini ve Afyon, Eskişehir, Kütahya gibi stratejik noktaların işgalini amaçlayan Yunanlılar; İnönü ve Kütahya tahkim edilmiş mevzilerine çatmak yerine, zayıf kuvvetlerle tutulmuş olan Türk Kuvvetlerini güney kanattan kuşatmak üzere harekata başladılar.
I ve II nci İnönü Muharebelerinin aksine, Bursa Bölgesin'de hareketsiz görünen Yunan Ordusu, Afyon Cephesin'de başlangıçta 12 nci, müteakiben de 2 nci Türk Kolorduları bölgesine taarruza geçti. Afyon'u işgal eden ve 12 nci Kolorduya büyük zayiat verdirerek Afyon doğusuna çekilmeye zorlayan Yunanlılar, müteakiben taarruzlarını Altıntaş-Seyitgazi istikametinde yoğunlaştırdılar. 17 Temmuz'da Kütahya da Yunanlıların eline geçince; aynı gün cepheye gelen Mustafa Kemal Paşa çekinmeden direktifini verdi: Batı Cephesi birlikleri önce Eskişehir-Seyitgazi hattına, daha sonra da Sakarya Nehri doğusuna çekilecekti. Askerliğin gereği bunu gerektiriyordu ve süratle yerine getirilmeliydi. 19 Temmuz günü Eskişehir de düşünce, 5'nci Süvari Grubu ve 1'nci Grubun himayesindeki Türk birlikleri Yunanlılara kuvvet kaptırmadan Sakarya Nehrinin doğusuna çekildi.
Hatırı sayılır büyüklükte ülke topraklarının Yunanlılara terk edilmesi anlamına gelen bu durum Yunanlıları ümitlendirirken, TBMM'de tedirginlik yaratmıştı. Bundan sonra Atatürk, Başkomutan olarak ordunun başına geçerken meclisin ordu ile ilgili yetkilerini meclis oylaması sonucu kendisinde toplayarak "Tekâlifi Milliye" emirlerini çıkarttı. Arkasından da tarihte o ana kadar benzeri görülmemiş bir savaş biçimi olan, Türk milletinin "Topyekün Savaş"ını başlattı.
Kütahya-Eskişehir muharebelerinde iki önemli durum dikkati çekmektedir. Birincisi; Yunan Bursa grubunun geç harekata başlaması sebebiyle Batı Cephesi Komutanlığının birliklerin kullanılmasında tereddüte düşmesidir. İkincisi ise; birliklerin yaya olmaları sebebiyle iç hat manevrasının sağladığı avantajlardan istifade edilememesidir.
Sakarya Meydan Muharebesi
Sakarya Meydan Muharebesi | |||||||
Parçası olduğu Türk-Yunan Cephesi | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
TBMM Hükümeti Ordusu | |||||||
Kumandanlar | |||||||
General Papulas |
Türk ordusu, Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden sonra cephenin kritik bir durum alması üzerine, Batı Cephesi Birliklerinin düşmanla arada büyük bir mesafe bırakılarak (100 Km. ) Sakarya Nehri Doğusu'na çekilmesine ve bu hatta savunmasını devam ettirmesine karar verildi. 22 Temmuz 1921'de Sakarya Nehri Doğusu'na çekilmeye başlayan Türk Ordusu, güneyden kuzeye 5 nci Süvari Kolordusu (Çal Dağı güneyinde), 12 nci, l nci, 2 nci, 3 ncü, 4 ncü Gruplar ve Mürettep Kolordu l nci hatta olacak şekilde tertiplendi.
14 Ağustos'ta ileri harekata geçen Yunan Ordusu ise, 23 Ağustos'tan itibaren 3 ncü Kolordusu ile Sakarya Nehri doğusundaki Türk Kuvvetlerini tespit, l nci Kolordusu ile Haymana istikametinde, 2 nci Kolordusu ile Mangal Dağı güneydoğusunda kuşatıcı taarruza başladı. Fakat bu taarruzlarında basan sağlayamadı.
Kuşatma taarruzunda başarı sağlayamayan Yunan kuvvetleri, siklet merkezini ortaya kaydırarak Türk savunma mevzilerini Haymana istikametinde yarmak istedi. 6 Eylül'e kadar süren yarma teşebbüsünde de başarılı olamayınca, bulunduğu hatlarda kalarak savunmaya karar verdi. Ancak Türk Ordusu'nun 10 Eylül'de başlattığı genel karşı taarruzla buna da mani olundu. Bu durumda Yunan Ordusu için geri çekilmekten başka hal tarzı kalmıyordu. 13 Eylül'e kadar Sakarya Nehri'nin doğusunda tek Yunan askeri kalmadı. Sakarya'dan çekilen Yunan Ordusu, Eskişehir-Afyon doğusu hattına kadar çekilerek, bu bölge de savunma için tertiplenmeye başladı.
Türk Ordusu bu muharebeler sonunda 26. 000 zayiat verdi. Birlik mevcutlarına göre er zayiatı % 35-40, subay zayiatı oranı % 70-80 arasındaydı. Yunanlılar ise 16. 000'i ölü olmak üzere 46. 000 zayiat verdiler.
Sonuçları
Bu zaferin askeri sonuçları kadar siyasi sonuçları da büyük oldu. Zaferden sonra 20 Ekim 1921'de Türk-Fransız Ankara Antlaşması; 13 Ekim 1921'de Türk-Sovyet Kars Antlaşması imzalandı. Böylece bugüne kadar üç askeri cephede savaşmak zorunda kalan Türk Milleti ve Ordusu, sadece Yunan Cephesi ile savaşmak imkanını elde etti. Ayrıca ülkeyi işgal altında tutan galip İtilaf Devletleri ile antlaşmalar yapılarak Sevr Antlaşması fiilen hükümsüz duruma getirildi.Bu savaş sonunda M. Kemal Paşaya kanunla müşir(mareşal) ve gazilik ünvanı verildi
Sakarya Meydan Muharebesinin bir önemli özelliği de; Atatürk'ün, 5 Ağustos Başkumandanlık Kanunu ile Meclisin tüm yetkilerine sahip olarak 12 Ağustos 1922'den itibaren muharebeleri yerinde sevk ve idare etmesi ve Türk Ordusunu zafere ulaştırmasıdır. Keza Atatürk'ün, Meclis'ten aldığı yetkilerle ilk defa seferberlik ilan edilebilmiş ve Tekalif-i Milliye Emirleri ile ordunun ihtiyaçları karşılanabilmiştir.
Başkomutanlık Meydan Muharebesi
Başkomutanlık Meydan Muharebesi | |||||||
Parçası olduğu Türk-Yunan Cephesi | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
TBMM Hükümeti Ordusu | |||||||
Kumandanlar | |||||||
Hatzianestis | |||||||
Güçler | |||||||
350,000 | 60,000 |
Başkomutanlık Meydan Muharebesi (diğer adıyla Büyük Taarruz) 26 Ağustos - 30 Ağustos 1922 arasında yapılan, Türk tarihinin en önemli zaferlerinden birisidir. Bu savaşı Başkomutan Mustafa Kemal doğrudan kendisi yönettiği için “Başkomutanlık Meydan Savaşı” denir.
Öncesi
Sevr Antlaşması'nı Türklere kabul ettirmeyi gaye edinen İngilizler, Sakarya'dan sonra başlattıkları diplomatik girişimleri bir süre daha devam ettirmişlerdir. Ancak TBMM Hükümeti Misak-ı Milli'den ödün vermek niyetinde değildirler. Sakarya yenilgisinden sonra müdafaa durumuna geçmek zorunda kalan Yunan ordusu, Eskişehir-Afyonkarahisar hattına geri çekilerek, gerekli korunma tedbirlerini alırken, Türk Genel Kurmayı Yunanlılar toparlanmadan taarruza geçilmesi düşüncesindedir.
Hazırlık
Başkomutan Mustafa Kemal, Anadolu'yu işgal eden ordulara kesin darbeyi indirmek istiyordu. Doğu ve Güney cepheleri tam anlamıyla güvenlik altına alındığından buralardaki birlikler gizlilik içinde Batı Cephesine kaydırıldı. Ordunun eksiklikleri giderildi. 29 Mart 1922'de Ilgın manevraları yapıldı. Rus heyeti Mustafa Kemal'in Yunanlıları yenebileceğini Rusya'ya rapor etti. Rusya'dan bir kısım malzeme yardımı geldi. Bu manevralara Mustafa Kemal, İnönü, Rus büyük elçisi, Azerbaycan büyük elçisi katıldılar. Suvari Kolordusunun komutanı Fahrettin Altay Paşa'ydı. Ilgın'da her yıl gençler gölle gecesi yaparak 29 Mart manevralarını kutlarlardı. Bu geceleri başlatan ve gelenek haline getiren Atilla İspir isminde bir hukuk öğrencisidir.
Mustafa Kemal, Haziran 1922'de taarruz kararı aldı. 6 Ağustos 1922'de orduya gizlice taarruz için hazırlanması emri verildi. Mustafa Kemal Akşehir'e gelerek komutanlarla toplantı yaptı. Toplantıda 26 Ağustos taarruz günü olarak belirlendi. Taarruz Afyon'un güneyinden Dumlupınar yönüne doğru baskın şeklinde başlayacak ve sonra da meydan savaşına dönüştürülerek düşman kuvvetleri tümüyle yok edilecekti.
Büyük Taarruz
14-15 Eylül 1921 tarihinden geçerli olmak üzere seferberlik ilan edilerek, 1899, 1900,1901 doğumlular silah altına alınmış, ordunun asker eksiği tamamlanmıştır. Türk kuvvetlerinin araç ve malzeme eksikleri de çeşitli kaynaklardan tamamlanmaya çalışılmıştır. Başta İstanbul'daki silah depolarından büyük fedakarlıklarla kaçırılan silahlar, İnebolu üzerinden Anadolu'ya nakledilmiştir.
İtilaf Devletleri'nden kamaları alınarak işe yaramaz hale getirilen Türk topları, ilkel aletlerle kullanılır hale getirilmiştir. Sıkıntısı çekilen bazı silahlar da Ruslardan, İtalyanlardan ve Fransızlardan satın alınarak karşılanmaya çalışılmıştır. 6 Mayıs 1922'de başkomutanlık süresi uzatılan M. Kemal Paşa, artık taaruza geçilmesi düşüncesindedir. M. Kemal bu düşüncesini Haziran ortalarında Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa, Savunma Bakanı Kazım Özalp ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşalara açmış ve 15 Ağustosa kadar hazırlıkların tamamlanması kararlaştırılmıştır.
TBMM bu hazırlıkları yürütürken, barışı engelleyen taraf durumuna düşmemek için, diplomatik çabaları sürdürmüş ve Fethi Okyar'ı Avrupa'ya göndermiştir. İngiltere'nin barış yolunu tamamen kapatması, şimdiye kadar ertelenen taarruz kararının uygulamaya konmasını kaçınılmaz kılmıştır.
Mustafa Kemal Paşa, ordunun taarruz hazırlıklarını büyük bir gizlilik içinde sürdürmüştür. Taarruzu gizlemek için Temmuz ayı sonunda ordu birlikleri arasında bir futbol turnuvası düzenleyerek komutanlarla topluca görüşme imkanı sağlamıştır.
26 Ağustos 1922 sabahı saat 04.30'da Türk topçusunun Kocatepe’den başlattığı taarruzda Türk ordusu, Yunan kuvvetlerinin büyük bölümünü yok etmiş, kaçabilenler de 1 eylül 1922 günü Atatürk'ün verdiği "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" emriyle, Türk kuvvetlerinin takibi altına alınmıştır.TBMM bile, taarruzdan savaş başladıktan sonra haberdar edilmiştir.Siklet merkezi 1. Orduda olmak üzere, 1. Ordu güneyden, 2. Ordu kuzeyden taarruzla, harekat kısa sürede başarılı bir şekilde gelişti. Yunan savunma hattı parçalandı. 26/27 Ağustos gecesi Yunan mevzileri ele geçirildi. 27 Ağustos’ta Türk Ordusu Afyon’u Yunan işgalinden kurtardı.
Büyük bir gizlilik içinde başlatılan taarruz Yunan ordusunun geri çekilmesine neden olmuştur. Yunan ordusu kısa bir süre içinde Afyon'u Türk ordusuna bırakmıştır.Yapılan muharebeler 30 Ağustos'ta büyük bir zaferle sonuçlanmıştır. Büyük Taarruz'un 30 Ağustos 1922'de gerçekleşen kısmını Mustafa Kemal Paşa, bizzat ateş hatları arasında "Başkomutan" sıfatıyla yönetmiştir. 9 Eylülde Yunanlılar tamamen İzmir'den çıkarılmış, 9 Eylülden 18 Eylüle kadar da Batı Anadolu'nun Yunan istilasından temizlenmesi işlemi gerçekleşmiştir. Böylece 26 Ağustosta başlayan Büyük Taarruz, 15-20 gün gibi kısa bir sürede, itilaf devletleri tarafından en son askeri teknolojiyle donatılmış 250.000 kişilik Yunan ordusunu ne olduğunu anlayamadan kuşatılarak imha edilmiş ya da esir alınmıştır.Böylece Yunan ordusunun yeni bir savunma oluşturması engellenmiştir. Bu muharebede Mustafa Kemal Paşa'nın orduyu bizzat yönetmesi nedeniyle 30 Ağustos Zafei'ne Başkomuatnlık Meydan Muharebesi adı verilmiştir.
Sonuçları
- Bu zafer, İslam dünyasında Hıristiyanlığa karşı bir başarı olarak değerlendirilmiştir. Asırlardan beri Batılıların "Şark Meselesi" adı altında, Müslüman Türkleri Anadolu'dan atmaya yönelik hedefleri bu zaferle sonuçsuz bırakılmıştır.
- Türk milletinin kendine güven duygusunu yükseltmiş, milli kudret ve yeteneğin yeniden canlanmasını sağlamıştır.
- Yeni Türk Devleti’nin temeli olmuştur.
- Öldüğü sanılan ve mirası paylaşılmaya yeltenilen Türk milletinin yaşama hakkı ve yeteneği olduğu dünyaya kabul ettirilmiştir.
- Misak-ı Milli büyük ölçüde gerçekleştirilmiş, bütün düşmanlar Anadolu'dan atılmıştır.
- Mudanya Mütarekesi ile Lozan Konferansı’na dayanak olmuştur.
- Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağı bütün dünyaya kanıtlanmıştır.
No comments:
Post a Comment